25 Öncelikli Dönüşüm Programı ile büyüme temposu artacak
8. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun evsahipliğinde Başbakan Ahmet Davutoğlu ve ilgili Bakanların katılımıyla TOBB İkiz Kuleler’de gerçekleştirildi. 81 ilin oda-borsa başkanları illerindeki en önemli 5 sorunu ve çözüm önerisini birinci ağızdan hükümete aktarma fırsatı buldu.
8.TİCARET VE SANAYİ ŞURASI İLLERİN İNFOGRAFİKLERİ için tıklayınız.
Şura’ya Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ve diğer ilgililer katıldı.
Hisarcıklıoğlu, buradaki konuşmasında, oda ve borsaların, büyük bir gayretle kapsamlı bir çalışma yaptıklarını, 81 il ve 160 ilçedeki mikro ve makro ekonomik sorunları belirlediklerini söyledi. Ardından, çözüm önerilerinin de hazırlandığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, tüm bu sorun ve önerileri, ilgili Bakanlıklar ve kamu kurumları bazında da tasnif ettiklerini ifade etti.
Başbakan Davutoğlu'nun, her zaman kendi sorunlarını, sıkıntılarını dinlediğini belirten Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
"Bugün, küresel risklerin, hem iktisadi ve hem de coğrafi olarak ülkemizi etkilediği bir dönemdeyiz. Böyle zamanlarda, ayakta kalabilmek için hem altımızdaki zemin daha sağlam olmalı hem de özel sektörün moralini ve çalışma şevkini yüksek tutmalıyız. İşte, sizin açıkladığınız 25 Öncelikli Dönüşüm Programı, daha sağlam bir zemin inşasını sağlayacak. Böylece hem büyüme temposu artacak, hem de ekonomideki kırılganlıklar azalacak."
- "Yeni destek paketi iş dünyasına moral getirdi"
Hisarcıklıoğlu, İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi'nin de iş dünyasına yeni bir moral ve şevk getirdiğini vurguladı.
Dile getirdikleri pek çok sıkıntı ve önerinin, bu yeni destek paketinde karşılığını görmekten memnun olduklarını belirten Hisarcıklıoğlu, "Tüm bu programların ve desteklerin, ekonomiye ve yatırımlara yeniden ivme kazandıracağına inanıyorum. Biz de Türk özel sektörü olarak, dün olduğu gibi yarın da ülkemizi daha güçlü, milletimizi daha zengin yapmak için koşacağız. Ülkemiz, milletimiz, camiamız için çalışmaya devam edeceğiz ve inşallah el birliğiyle ülkemizi dünyanın en büyük ekonomileri arasına sokacağız" diye konuştu.
-Başbakan Davutoğlu
Başbakan Ahmet Davutoğlu ise konuşmasında, "Eğer biz, 'Türkiye ilk 10 büyük küresel ekonomi arasına girecek' diyorsak, bunu söylem, bunu bir şiar, bunu slogan gibi söylemek değil, onun altyapısını kuracak şekilde her bir şehrimizin dönüşümünü sağlamak durumundayız" dedi.
Başbakan Davutoğlu, TOBB Genel Merkezi'nde düzenlenen 8. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası'nda konuştu. Başbakan olarak TOBB'da 4. kez bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, "TOBB'da bize de bir oda tahsis edilecek ki daimi olarak iş dünyasıyla temas halinde olalım" dedi.
-"Son 12 yıl bir başarı öyküsüdür"
TOBB'da yapılan şuralarla ilgili kayıtların, Türkiye ekonomisinin geldiği noktanın anlaşılması açısından önemli olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Şimdi kayıtları açsak ve 2003'teki ilk şurayı, o günkü tartışmaları önümüze alsak, 12 yıl içinde Türkiye'nin nereden nereye geldiğini görürüz. Aslında bunların birlikte yayınlanması lazım. Belki TOBB Üniversitesinin yüksek lisans ve doktora tezi olarak bütün bu şuralarda hangi konular gündeme gelmiş, hangi konular şehirlerimizin, odalarımızın dilekleri temennileri perspektifi olarak yansımış ve hayata geçirilmiş, bunların bir analizini yapsak, Türkiye'nin en geniş kapsamlı ekonomik ve siyasi analizi olur.
Son 12 yıl bir başarı öyküsüdür. Kim ne derse desin, hangi gerekçelerle hangi siyasi mülahazaları yaparsa yapsın, 12 yıl gerçek bir başarı öyküsüdür. Düşük gelirli grubundan orta gelirli grubuna çıktık. Kişi başına düşen milli gelirimizi 10 binler seviyesine çıkardık. 240 milyar dolarlardan 800 milyar dolarlara çıktık. 36 milyar dolar ihracattan 160 milyar dolarlara çıktık. Bu arada, 2008'den bu yana dünyanın belki de son 100 yılın en büyük, 1929 krizinden sonraki en büyük krizinin yaşadığını da unutmayalım. Dünya kriz yaşarken biz büyümüşsek, bunun sırrı, siyasi istikrardır, güvendir, alınan karaların uygulanması için bir siyasi vizyonun ortaya konmasıdır ama bunun kadar siyaset ekonomi arasında kurulan sağlam ağlardır. Yani bizlerle sizler arasında, sizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bu yasama ve yürütme görevini yürüten mekanizmalar arasındaki sağlam ilişkiler tesis edildi."
Davutoğlu, "Bugün, dünyada birçok ülke ekonomik krizler üzerinden siyasi kriz yaşarken, Türkiye bir ateş çemberinin ortasında parçalanmış, ülkelerin arasında bir istikrar adasıysa, bunda ekonomimizin sağladığı geniş imkanlar ve bu imkanları en iyi şekilde kullanan, en iyi şekilde değerlendiren siyasi vizyon vardır. 2001 yılında yazar kasaların Başbakanlık önünde fırlatıldığı, esnafların dükkanlarını kapattığı bir Türkiye, ki o zaman dünyada bir ekonomik kriz yoktu, Türkiye'de bir ekonomik kriz vardı, o tablolar siyasi istikrarsızlıklara yol açtı. Siyasi istikrarın esası siyasi vizyondur, siyasi vizyonun hayata geçirilmesinin esası da TOBB gibi iş dünyasını bünyesinde barındıran kurumlarımızla hükümetimiz arasındaki yakın ilişkidir" diye konuştu.
-"Burası sorunları örtme makamı değil"
Basına kapalı oturuma geçildiğinde katılımcılardan tereddüt etmeden, tüm taleplerini açıkça söylemesini isteyen Başbakan Davutoğlu, "Burası sorunları örtme makamı değildir, sorunları çözme makamıdır" açıklamasında bulundu.
Bu nedenle 25 öncelikli dönüşüm programını, 3 aylık perspektifle açıkladıklarında, bu paketin iç tutarlılığı kadar, bu paketlerin toplumsal yansımalarını da göz önüne almaya çalıştıklarını aktaran Başbakan Ahmet Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Bu paketler, seçim öncesi dönemde açıklandığı için bazen siyasi tartışmaların gölgesinde kalmış olabilir. Bazen meyda yeterince yansıtmamış olabilir. Sizlerden beklediğimiz, bu dönüşüm programıyla ilgili olarak, kanaatlerimizi paylaşmak. Burada biz Türkiye'nin ekonomik yapısının niteliksel dönüşümünü gerçekleştirmeyi hedef ediniyoruz. Sadece niceliksel büyüme değil, sadece rakamlardaki büyüme değil, niteliksel dönüşümü gerçekleştirmek için bu programları yapıyoruz. Nedir niteliksel dönüşüm; insan dönüşümü, insan kaynağındaki dönüşüm. Ar-Ge ve teknolojik katkıdaki artıştır. Milli katkının, yerel katkının artmasıdır. Biz balon gibi büyüyen ve ilk krizde bir iğne oraya battığında çöken bir ekonomi istemiyoruz. Bu şekilde Avrupa'da yükselen bazı ekonomilerin, sadece hizmet sektörüne bağlı gelişen bazı ekonomilerin, kriz karşısında nasıl büyük bir travma yaşadıklarını ve çöküntü içine girdiklerini hepimiz biliyoruz. Dost ve komşu olduğu için Yunanistan'ta, birçok ülkede bunu görebilirsiniz. Ekonomideki direncin temel noktası parasal, finansal ya da hizmet sektöründeki rakamlar değil, üretim sektöründeki verilerdir."
Başbakan Davutoğlu, istihdamın bütün toplum katmanlarına yayılması için sürekli olarak tedbirler aldıklarını belirterek, "Dünyada işsizlik yayılırken, Türkiye'de iki olgu bir arada gelişiyor. Bir; istihdam sürekli artıyor, geçen yıl 1.4 milyon kişi istihdam edildi Türkiye'de, ek istihdam alanı oluştu. Son 2008 krizinden bu yana 6 milyonu aşkın istihdam oluşturduk. Bu olağanüstü bir başarıdır" dedi.
"Neden işsizlik oranları aynı ölçüde düşmüyor?" sorusunu dile getiren Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü aynı zamanda işgücüne katılım var. Genç ve dinamik bir nüfusa sahipseniz ve işgücüne daha fazla katılım teşvik ediyorsanız, tabiri caizse havuza giren su sürekli dinamik ve hareketliyse, ister istemez o havuzdan çıkardığınız, iş gücünden çıkardığınız su ne kadar artarsa artsın, oradaki durum sağlıklıdır. Çünkü eğer havuza su girmezse yani dinamik genç nüfusunuz yoksa bugün Japonya'da, Avrupa'nın bazı ülkelerinde yaşanan, yaşlılıktan kaynaklanan ekonomik sıkıntılarla, durgunlukla karşı karşıya gelirsiniz."
- Yüksek teknoloji yatırımları
Başbakan Davutoğlu, istihdamı artırmak için toplum yararına çalışanların sayısını artırarak, bu kapsamda 120 bin kişinin daha işe başlatılacağını vurgulayarak, istihdam teşvikleri anlamındaki kararların yasama sürecinden geçtiğini de hatırlattı.
Yatırım döneminde uygulanan vergi indirim oranlarını artırdıklarını hatırlatan Davutoğlu, yüksek teknoloji sınıfındaki yatırımları öncelikli yatırımlar kapsamına alınarak bunların 5. bölge desteklerinden yararlanmasını öngördüklerini söyledi.
Bu konuya önem verdiklerini ifade eden Davutoğlu, "Kim Türkiye'de yeni bir anlayışı, yeni bir ürünü, yeni bir teknolojiyi devreye sokarsa onun bizim başımızın üzerinde yeri vardır. Ne teşvik istiyorsa vereceğiz, ne istiyorsa yapacağız ama artık biz teknoloji tüketen bir ülke olmak istemiyoruz, teknoloji üreten bir ülke olmak istiyoruz. Bunları yakından takip edeceğiz. Ne teşvik istiyorsanız, '5. bölge yetmez daha teşvik istiyoruz Ar-Ge için' diyorsanız, o teşvikleri de vereceğiz. Bunu bir taahhüt olarak söylüyorum. Çünkü geleceğimizi kurtaracak olan budur" dedi.
Türk ekonomisinin markalara sahip olmasını bunun sağlayacağını belirten Davutoğlu, dünya ile rekabet eden bir teknolojik altyapıya sahip olunmasının önemini vurguladı.
- "Çok toplantı yapmak yerine daha çok ürün üretin"
Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi için yapılması gerekenlere değinen Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Her birinizin, her bir odamızın bu anlamda bir Ar-Ge birimi olması, bulunduğu illerde, ilçelerde Ar-Ge çalışmalarını desteklemeniz, gözetlemeniz, yönetmeniz bizim sizden en büyük ricamız. Çok toplantı yapmak yerine daha çok ürün üretin, bu toplantıları kastetmiyorum bunlar istişare anlamında önemlidir ama salonlarımızın dışında da Ar-Ge laboratuvarlarında da sizlerle birlikte olmak istiyoruz. İşte o zaman Türk ekonomisi olağanüstü bir sıçrama gerçekleştirecektir. Finansmana erişim imkanları bağlamında, sermaye artırımı yapan şirketlere artırılan sermayenin belli bir kısmını kurum kazancından indirilebilme hakkı getiriyoruz. Bu da çok önemlidir. Bu cümlenin arkasındaki esas, 'yastık altı' denilen veya atıl duran kapasitelerin sermaye artırımı suretiyle ekonomiye kazandırılmasıdır. Eğer bu sağlanırsa bu kurum kazancından indirilebilme imkanı getiriyoruz ki böylece öz kaynaklarını artıran şirketlerimiz, kredi yoluyla elde edebilecekleri kaynaklardan çok daha fazla teşvik görerek bu öz kaynakların üzerinden yatırıma teşvik edilecek, finansman erişim imkanlarıyla buluşacaklar."
-Şura kapanış konuşması
Başbakan Ahmet Davutoğlu Şura’nın bitiminde de bir konuşma yaptı. Oda ve borsa başkanları sayesinde bütün Türkiye’yi dinlemiş olduklarını belirten Davutoğlu şunları söyledi:
“İstişare olumlu adımlar yapmak için yapılır, istişare ortak bir vizyonu geliştirmek için yapılır. Bugün bir taraftan sizleri dinlerken diğer taraftan da notlar aldım. Gerek arada, gerekse masa etrafında arkadaşlarla istişare edip gündeme getirdiğiniz bazı sorunlara doğrudan müdahalelerde bulunma kararı aldım. Dolayısıyla bugünkü istişarenin hemen bugünkü ürünlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizin gündeme getirdiğiniz konular gündeme geldiği anda arkadaşlarımız çalıştılar, ne yapılabilecekse bunları ilettiler, bazı somut kararlar aldık bugünlük. Ama önümüzdeki günlerde, haftalarda ve aylarda emin olunuz ki gündeme getirdiğiniz her konu mutlaka değerlendirilip çözüme kavuşturulacak.
Her şeyden önce kadın girişimcilerimiz adına son sözü alan Sayın Zerrin Hanıma çok teşekkür ediyorum ve bu çerçevede de kadın girişimcileri her zaman en iyi şekilde desteklemek için onları bereketli ellerini, her zaman bereketli olan ellerini Türk ekonomisine katkıda bulunmak için devreye sokmak yolunda zaten çok ciddi adımları attık, atıyoruz. Mutlaka takip etmişsinizdir geçtiğimiz haftalarda KOSGEB ve Kredi Garanti Fonundan kadın girişimcilere hibe ve kredi desteklerinde pozitif ayrımcılık yapma kararı almıştık, bunu daha da geliştirebiliriz. Ancak şu anda hibe ve destekte kadın girişimcilerimize yüzde 20, Kredi Garanti Fonunda ise yüzde 10 ek destek sağlama kararını almış bulunuyoruz, hayırlı olsun. Kadın girişimcilerimize destek bizim boynumuzun borcudur.
Yine beni memnun eden çok önemli bir husus; geçtiğimiz hafta ilan etmiş olduğumuz istihdamı, imalat, sanayi, yatırımı ve üretimi teşvik paketinin sizler tarafından çok kısa bir sürede bu kadar özümsenmiş, bu kadar benimsenmiş olması bizi çok mutlu etti. Birçok konuşmacımız bu teşvik paketine atıfta bulundu ve bunun ekonomimize büyük katkı sağlayacağını ifade etti. Bu teşvik paketinin böylesine benimsenmiş olması bizim için çok önemli bir göstergedir. Bu yönde gelebilecek ek tekliflere her zaman açığız.
Yine beni çok memnun eden, gerçekten ülkemizin geleceği açısından sadece ekonomik bağlamda değil siyasi bağlamda da ümitlenmemizi, ümitvar olmamızı güçlendiren bir husus da, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelen oda temsilcilerimizin çözüm sürecine yaptığı atıftır. Çözüm süreci sadece siyasal bir proje değildir, kültürel bir proje değildir, bugün sizlerin de ortaya koyduğu gibi, büyük bir ekonomik projesidir, sosyoekonomik projedir ve ülkemizin kalkınmasındaki en önemli katkı alanlarından biridir.
Bütün ülkemizin her köşesinden gelen iş adamlarımız bilsinler ki, ülkemizin her köşesinde kamu düzeni egemen olacak. Kamu düzenini bozmak isteyen, kamu düzeni üzerinden iş dünyasını tarumar etmek isteyen, iş yerlerini yakan, yıkan çabalara hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Kamu düzenini mutlaka egemen kılacağız ve kamu düzeni üzerinden de ekonomik yatırımlarımızın garanti edilmesini sağlayacağız.
Hiç tereddüdünüz olmasın, Türkiye’nin her bir santimetrekaresinde hem barış ve kardeşlik hakim olacak, hem de kamu düzeni hakim olacak. Bu konuda Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizden gelen oda başkanlarımıza gösterdikleri hassasiyet ve kararlılık dolayısıyla bir kez daha teşekkür ediyorum.
Yine bir başka husus bütün hemen hemen oda başkanlarımızın bir talebi benim dikkatimi çekti her yerde Sinop’ta da, Samsun’da da, Güney’de de, Mersin’de her yerde organize sanayi bölgeleri konusundaki talepler bu çok önemli bir gösterge. Herkes ya organize sanayi bölgesi kurulmasını istiyor tek istisnası o anlamda organize sanayi bölgesi olmadığı için Artvin’di, Artvin Oda Başkanımız dile getirdiğinde Artvin’e gittiğimde de bunu tetkik etmiştim. Tekrar Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızı sordum derhal, Artvin’e inşallah tek organize sanayi bölgesi olmayan ilimiz.
Bir oda başkanımız Organize Sanayi Bölgesi Kanunun geçici 9. maddesine atıfta bulunup bedelsiz parsel tahsisisin uzatılması talebinde bulunmuştu. Hemen gerekli girişimde bulunduk toplantı esnasında Bakanlar Kuruluna sevk edilen bir husustu Başbakanlığa sevk edilen bir husustu. Bugünden itibaren bu toplantıyla birlikte Organize Sanayi Bölgesi Kanunun geçici 9. Maddesi yani bedelsiz parsel tahsisinin 12 Nisan 2015’den itibaren iki yıl daha uzatılması talebi karara alınmıştır.
Aradaki istişarelerle bu konuda gerekli adım atıldı Bakanlar Kurulu kararı da çıkartılıyor. Yine organize sanayi bölgelerinin enerji sorunları gündeme gelmişti. Organize sanayi bölgelerinin doğalgaz ve enerji sorunlarının çözümü için Enerji Bakanlığımız ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız arasında ortak bir komite kuruldu en kısa zamanda bu enerji sorunlarının çözümünde de kararlıyız.
Yine dikkatimi çeken ve beni memnun eden husus organize sanayi bölgelerinin artık sanayi bölgesi adıyla değil, bazı ihtisas alanlarıyla tanımlanması. Hayvancılık organize sanayi bölgesi, tarım organize sanayi bölgesi, enerji organize ihtisas bölgeleri halinde tanımlanması. Bu da çok önemli, çünkü ihtisas bölgelerinin artması o alandaki kümelenmeyi ve o alandaki çalışmaları teşvik eden bir olgu. İki ihtisas bölgesi bu anlamda ile ilgili talep gelmişti yargı hususu olan. Birisi Bartın, Zonguldak ve bölge için önemli olan Filyos endüstri bölgesi mahkeme kararıyla durdurulmuştu. Bu konuda Mayıs ayı içinde iptal kararına uyarak işlemleri ikmal etmek için çalışıyoruz. Filyos endüstri bölgesi mutlaka şu veya bu gerekçeyle yargı kararları da göz önünde bulundurularak tamamı erdirilecek. Aynı şekilde Ceyhan enerji ihtisas endüstri bölgesinin kamulaştırma işlemleriyle ilgili yargı süreci devam ediyor. İnşallah onu da yine yargı kararları çerçevesini onları da göz önüne alarak çözüme kavuşturacağız.
Yine çok üzerinde hemen hemen bütün oda başkanlarımızın durduğu hususlardan bir tanesi teşvik sistemi. Teşvik sistemi arkadaşlar nihayetinde iller arasındaki farklı avantajların değerlendirilmesi amacıyla ortaya konan bir mekanizma. Hem gelir dağılımı adaletsizliklerini ve alt yapı farklılıklarını ortadan kaldırmak, hem de belli alanlarda, belli sektörleri, belli bölgelerde teşvik ederek Türkiye’nin gelenine ekonomik kalkınmayı yaymak. Şimdi bu çerçevede teşvik sistemi uygulamasını performans değerlendirmesine tabi tutuyoruz ve sizden bugün gelen talepler de göz önünde bulundurularak sadece il bazında değil, ilçe bazına inecek şekilde teşvik sistemini yeniden değerlendireceğiz ilçe bazına inecek...
Çünkü birçok ilimizde il içinde de çok farklı ilçelerimizin farklı gelişmişlik düzeylerinin olduğunun farkındayız özellikle büyük illerde, ben Konya’dan da bunu çok yakından biliyorum. Bunlar yalnız şuna dikkatinizi çekmek isterim: Nihayet teşvik sisteminde hangi esasları getirirseniz getirin mutlaka itiraz eden iller olacaktır, ilçeler olacaktır. Mesele belli bir optimizasyonla en objektif kriterleri ortaya koyup bunların hayata geçirilmesini sağlamak. Dolayısıyla, sizlerden gelecek verileri değerlendireceğiz. Ama ayrıca şunu da bilelim: Destekler teşvik sistemi üzerinden olmuyor sadece, genel teşvikler var, stratejik faktörler var, beşinci bölge desteği alan öncelikli sektörler var, büyük ölçekli projelere verilen ek destekler var. Burada detaya girmek istemiyorum ama, sadece meseleyi bölge bazında verilen, altı bölgeye yayılmış desteklere yoğunlaşmayın, sektörler bazında ar-ge konusunda olduğu gibi stratejik sektörler bazında, büyük ölçekli projeler bazında verilen ek destekler var. Kalkınma bölgeleri, kalkınma ajansları, TÜBİTAK üzerinden verilen destekler var, bütün bu desteklerinin hepsinin birden göz önüne alınması, hepsinin sizin tarafınızdan değerlendirilmesi önemli.”
-Başbakan seferberlik istedi
“Bu çerçevede yine organize sanayi bölgelerini daha da bir adım ötede, hem teşvik, hem de organize sanayi bölgelerini de içine alacak şekilde ve bir anlamda bunları da kapsayan serbest bölgeler ilgili kanuni çalışmalar, yasal çalışmaları tamamlandı ve serbest bölgeler kanunu Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edildi. Dolayısıyla, serbest bölgelerle ilgili de yine kapsamlı bir düzenleme bu anlamda devreye sokuyoruz, inşallah seçim sonrasında öncelikli olarak ele alacağımız hususlardan birisi de bu.
Yine çok olumlu anlamda takdirle takip ettiğim bir ortak talep veya gündeme getirilen konu, nitelikli insan eğitimi. Birçok oda başkanımız nitelikli insan eğitimi konusunda görüş beyan ettiler ve bu konuda destek talep ettiler.
Açılış konuşmasında da vurguladım, bu ikinci hamle döneminde bizim en çok odaklanacağımız husus, bir, eğitimdir, iki, ar-ge çalışmalarıdır. Bundan sonra Türkiye’nin orta gelir grubundan yüksek gelir grubuna çıkmasının anahtarı da bu iki alandır, insan kaynağımızı güçlendireceğiz ve teknolojik altyapımızı destekleyeceğiz, insan çünkü nihayette bizim temel unsurumuzdur. Sizlerin her birini dinlediğimde, 20 sene, 30 sene önce böyle bir oda başkanları toplantıları yapılsa acaba nasıl olurda diye tahayyül etmeye çalıştım ve insan kaynağındaki olumlu değişimi görmekten büyük mutluluk duydum.
Bir seferberlik ilan etmenizi rica ediyorum; gelin fabrikalarınızda, iş yerinizde çalışan insanlarımızın niteliklerini güçlendirelim. Gelin işçi ya da teknisyen ararken rastgele arama çabasının yerine, hep beraber eğitimi birlikte üstlenelim, mesleki eğitimi iş dünyasıyla birlikte yeniden yapılandıralım.”
Şimdi dikkatimi çeken ve beni gerçekten mutlu eden bir başka husus da, konvansiyonel alanlar dışında illerimizin yeni alanlara yönelmesi. Bunlardan birisi de turizm. Normalde turizm deyince Bodrum, Marmaris, Muğla, İzmir, Antalya hattı düşünülürdü eskiden veya Kapadokya düşünülürdü, İstanbul tabi düşünülürdü, bazı illerimizdeki oda başkanlarımızın, mesela Karabük, Bartın, Sinop, Bolu, Amasya, Adıyaman, Ağrı özel olarak turizme atıfta bulundular, bu çok önemli, çünkü Türkiye turizm açısından bir cennet ülke. Adıyaman’da Nemrut Dağı’na, Ağrı’da Ağrı Dağı’na yönelik turizm kadar, Karabük’te Safranbolu’nun, Sinop da, Bolu da, Amasya zaten bu anlamda şehir yapısı itibarıyla bir cazibe merkezidir, bu turizm alanlarının yayınlaştırılması için de her türlü çabayı göstereceğiz.
Yine bugün toplantı esnasında aldığımız, hemen müdahale anlamında aldığımız kararı, bir müjdeyi daha sizlerle paylaşmak istiyorum, o da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızla görüştük, turizm bölgelerinde sigorta prim oranlarının farklılaştırılması talebi vardı, hani sezon döneminde, yaz-kış, bu talep karşılanacak. Gün veya oran olarak çalışma takvimine göre ayarlandırılmış bir teşvik mutlaka bu anlamda turizm sektörüne yansıtılacak.
Önemli bir ortak alanlardan biri de ulaştırma. Hemen hemen her oda başkanımız ulaştırmayla ilgili atıflarda bulundu, onun için toplantının ikinci kısmına Ulaştırma Bakanımızı da çağırdım ki bizzat şahit olsun ve dinlesin. Çünkü Türkiye insan dışında en büyük kaynağı coğrafyası olan bir ülke. Türkiye’nin coğrafyası dünyanın en değerli coğrafyası, en değerli mekanı. Bu değerli mekanı ekonomiye bir önemli kaynak olarak dönüştürecek olan sektör de ulaştırma sektörü ve ulaştırma sektörünü artık sadece taşıma sektörü olmaktan çıkıp bir lojistik sektör haline dönüşmesi lazım.
Yine çok büyük memnuniyetle hepinizde gördüm ki, lojistik kavramı yerleşmiş. Artık talep sadece bir ilden diğeriyle rahat seyahat etme talebi değil, illerimizin lojistik merkez haline dönüşme talebi, bu çok önemli. 25 öncelikli dönüşüm programının bir maddesi de buydu, taşımadan lojistiğe geçiş. Özellikle kavşak noktaları üzerinde bulunan illerimizin mutlaka lojistik merkezler haline dönüşmesine öncelik vereceğiz ve bu çerçevede gerekli adımları atacağız.
Bazı sektörlerde de özel bazı bir-iki projeyi zikrederek sadece geçeceğim dile getirilen. Turizmle ulaştırmanın birleştirildiği talepler oldu. Çok doğru talepler, Antalya-Kayseri yüksek hızlı tren, hızlı tren talebi. Antalya’nın turizm havzasını Kapadokya’nın turizm havzasıyla birleştirecek hızlı tren projesi zaten gündemimizde, bunun en kısa zamanda hayata geçirilmesi için çalışmalar sürüyor.
Bu noktada yine sınır illerimizin talepleri oldu gümrük kapıları bağlamında, bazı müjdelerimizi de burada gümrük kapıları bağlamında paylaşmak istiyorum. Dile gelen talepler çerçevesinde Sinop ve Adıyaman’da gümrük müdürlüğü kuruyoruz, işlemler tamamlanıyor, inşallah Sinop ve Adıyaman gümrük müdürlüğüne kavuşacak. Üzümlü ve Derecik kapıları, Irak kapıları Hakkari’de, Hakkari Oda Başkanımızın vurguladığı Üzümlü ve Derecik kapılarının açılış kapıları tamamlanmak üzere, kısa sürede açacağız. İnşallah Hakkari’ye geldiğimizde bunu birlikte açarız. Bakanımıza da bu konuda gerekli talimatı verdim, Hakkari’nin o sanki Türkiye’nin bir köşesinde kalmış görüntüsü olmayacak. Hakkari, bütün diğer illerimiz gibi Ortadoğu’nun, Mezopotamya’nın, Türkiye-İran-Irak hattının kalkınmış bir şehri haline gelecek. Habur’da üçüncü köprünün inşaatı hem Kuzey Irak ve hem de Türkiye tarafında başladı. Üçüncü köprü üç gidiş-üç geliş altı şeritten oluşacak, tamamlandığında Habur’un kapasitesi yüzde 50 oranında artacak, bunu da en kısa sürede inşallah önümüzdeki aylarda tamamlayacağız. Yine Artvin, Ardahan ve Kafkaslar’a komşu illerimizden gelen talepler de Sarp sınır kapısının projesi tamamlandı, ihaleye çıkıyoruz kısa zamanda, Çıldır Aktaş kapısını da Mayıs ayında açıyoruz, hayırlı olsun.
Düzce, Amasya, Bartın’ın da gümrük müdürlüğü kurulması talepleri var, onları da değerlendirmeye alacağız, inşallah en kısa zamanda bu konuda da gerekli… Nusaybin’de, iyi hatırlattınız, Mardin Oda Başkanımıza teşekkür ediyorum, Nusaybin’de bizim tarafta her şey tamam. Mesele Suriye’nin karşı tarafında, yani Kamışlı’da gerekli düzenin sağlanmamış olması. Yoksa bizim tarafımızda Nusaybin, Rifat Beyle de konuştuk, her şeyi hazır. Eğer Suriye’de bu çatışmalar yaşanmamış olsaydı şimdi Suriye-Türkiye sınırı tümüyle neredeyse entegre bir sınır haline dönüşmüş olacaktı. Hiç merak etmeyin, inşallah Suriye’de de belli bir kamu düzeni oluştuğunda bu işlemler tamamlanmış olacak.
Yine önemli bir alan olarak tarım ve hayvancılık alanında öne çıkan illerimizin hemen hemen hepsinde benzer talepler geldi.
Dereköy için de gerekli talimatı Bakanlar Kurulunda görüşmüş ele almıştık. Diğer kapılarla birlikte entegre bir şekilde açılacak, Bulgaristan’la bu konuda görüşmeler de yapılıyor, ihale aşamasında. Merak etmeyin, hiçbir kapıyı, Türkiye’nin hiçbir kapısını kapatmayız. Hiçbir kapısı Türkiye’nin kapalı olmayacak, bütün dünyaya açık halde devam edeceğiz.
Şimdi burada tarım ve hayvancılık alanında Türkiye’nin bölgesel kalkınma ve sulama büyük havza projeleri var; GAP, DAP, KOP, DOKAP gibi. Bugün dikkatimi çeken bir husus ve çok güzel bir proje, zannediyorum Çorum, Yozgat, birkaç ilde, Sivas’ta da oda başkanlarımız dile getirdiler; Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın da benzer bir havza olarak değerlendirilmesi. Doğrudur, Kalkınma Bakanımızla konuştuk, Kızılırmak ve Yeşilırmak arasındaki bölgenin de, Anadolu’nun kalbi olan o bölgede de ortak bir kalkınma projesinin devreye sokulması için çalışma yapma talimatı verdim. Buradaki illerimiz de aynen Dicle ve Fırat’ın, Seyhan ve Ceyhan’ın arasındaki bölgeler gibi inşallah Kızılırmak-Yeşilırmak hattında da bu çerçevede adımlar atılacak.
Ve yine birkaç oda başkanımızın dile getirdiği bir hususta bir müjdeyi daha burada aldığımız, bugün de Bakanlar Kurulu kararını çıkardığımız, bugünkü Resmi Gazetede yayınlanmış bir kararı sizlerle paylaşmak istiyorum, bu da, pamuk ürününü destekle ilgili. 2015 yılı ürünü için pamuk primi 55 kuruştan 65 kuruşa çıkarılmıştır, hayırlı olsun. (Alkışlar) Bu artışın ek maliyeti 250 milyon Türk Lirasıdır 10 kuruşluk artış. Ayrıca bunun dışında mazot, gübre, toprak analizi, organik tarım gibi desteklerle birlikte pamukta desteklerin maliyeti karşılama oranı 2002 yılında yüzde 19 iken 2014 yılında bu kararlarla birlikte 2015’te yüzde 45’e çıktı. Toplam pamuğa verdiğimiz destek bu çerçevede 71 kuruşa çıkardık. Bakanlar Kurulu kararı çıktı ve Resmi Gazete’de yayınlandı.
Yine tarımsal destekler bağlamında bugüne kadar, 8 Nisan’a kadar tarımsal desteklerle ilgili ödemelerde toplam 3 milyar 569 milyon Türk Lirası ödeme yaptık. Nisan sonuna kadar da ödeneceklerin toplamı 1 milyar 383 milyon Türk Lirasıdır. Yani tarıma destek ve hibeler konusundaki hiçbir ödemede 1 günlük dahi gecikme yok. Devlet söz verdi mi yapar, ödediği zaman borçlu olduğunda da vatandaşına, çiftçisine borcunu günü gününe öder; işte devlet olmak bu demek.
Dolayısıyla, 2015 Nisan sonuna kadar toplam 4 milyar 952 milyon Türk Lirası ödemiş olacağız. Mayıs ayında ödenecekler ise toplam 1 milyar 384 milyon Türk Lirası. Mayıs ayı bittiğinde 5 ayda toplamda yüzde 64 tarımsal destek ödemesi yapılmış olacak ve 6 milyar 400 milyon Mayıs sonuna kadar ödenmiş olacak. Devletimizin ve ülkemizin bereketi çiftçimizin de bu anlamda semeresini almasıyla inşallah en iyi düzeye çıkarılacak.
Yine bu çerçevede birçok ilimizden talep geldi IPARD desteklemelerine kapsamına alınması talebi. Burada IPARD desteğinden faydalanamayan 39 ilimizi mağdur etmiyoruz. Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı kapsamında benzeri yeni uygulamalara başlıyoruz ve bu 39 ilimizi de bu destek programının parçası haline, unsuru haline getireceğiz bu konuda hiçbir ayrımcılık söz konusu olmayacak.
IPARD’ın desteklediği sektörleri 32 ilimiz içinde hibe kapsamına alıyoruz. 39 ilimiz için IPARD içinde olan büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, kanatlı ve kültür balıkçılığının yanında, kültür mantarına yönelik sabit tesis yapımını da destekliyoruz. Sadece 9 ilimizin faydalanacağı diğer yatırımlar bu illerimizden faydalanacağı yatırımlar için şu şekilde: Yaş meyve, sebze tasnif, paketleme ve depolaması yatırımları ve diğer birçok yatırım alanlarında da bu 39 ilimize ek destek sağlanacak. İşte bütün bu hususlar göz önüne alındığında bizim ülke kalkınması itibariyle ulaştırmadan tarıma, turizmden organize sanayi bölgelerine kadar Türkiye’yi Türkiye’deki bütün sektörleri tam bir bütüncül bakış açısıyla ortak bir resmin parçaları olarak görüyoruz.
Burada çok iyi bir dokuman hazırlanmış bütün bu talepleri, bütün bu beklentileri yansıtan bu dokumanı bir temel başucu dokumanı olarak bütün bakanlıklara dağıtacağız ve gerekli çalışmaları yapacağız.
Bu ülke hepimizin ülkesi, 78 milyonun ortak hayat alanı, ortak geleceği. Her birinizin katkısıyla, alın teriyle, emeğiyle çok güçlü bir ülkeyi beraber inşa edeceğiz.”